“Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz”

“Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz” Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı ardından yaptığı açıklamada, “Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz.
“Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz”
Yayın: 13 Nisan 2021 Bugün, GÜNDEM Google News

“Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı ardından yaptığı açıklamada, “Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz. Amacımız, bu iki haftalık sürede vaka ve vefat sayılarında önemli oranda düşüş sağlamaktır” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerime başlarken milletimizin ve tüm İslam âleminin bugün ilk orucunu tuttuğumuz ve ilk iftarını yapacağımız Ramazan-ı Şerifini tebrik ediyorum. Rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan Ramazan’ın milletimizle birlikte tüm insanlığın sağlık, huzur, güven dolu günlere kavuşmasına vesile olmasını diliyorum. Müslümanlar olarak bu ayın her gününü ibadet ve manevi arınma yanında helalleşme, dayanışma, yardımlaşma, iyiliği ve sevgiyi yüceltme fırsatına dönüştüreceğimize yürekten inanıyorum. Rabbimden bizleri Ramazana ulaştırdığı gibi sağlık ve afiyetle bayrama da eriştirmesini niyaz ediyorum.

Dünyanın neresinde bir kalbi buruk, gözü yaşlı, yüreği yaralı, sıkıntı içinde bir masum, bir mağdur, bir garip varsa hepsinin de Ramazan ayı hürmetine felaha, kurtuluşa, selamete kavuşması için dua ediyoruz.

Son Kabine Toplantımızdan bu yana diğer çalışmalarımızın yanı sıra ülkemiz açısından çok önemli bir dizi uluslararası programa katıldık.

Önceki hafta Türk Konseyi devlet başkanlarıyla çevrimiçi olarak gerçekleştirdiğimiz zirvede sağlıktan ticarete geniş bir yelpazede iş birliği ilerletmenin yollarını aradık. Tam ve gözlemci üyelerin yanı sıra Türk Konseyi’ne katılmak isteyen çok sayıda ülke bulunuyor. Artık bu oluşumu uluslararası bir örgüt hâline getirmemizin zamanının geldiğini görüyoruz.

Konsey bünyesinde kurulan çok sayıda yapı ile üzerinde çalışılan vizyon belgesi çok daha güçlü bir kurumsallaşma ihtiyacını ortaya koyuyor. Bu hususta diğer devlet başkanlarıyla da mutabık olduğumuzu memnuniyetle müşahede ediyoruz. İnşallah salgın şartlarının elvermesi hâlinde Kasım ayında Türkiye’de ev sahipliği yapmayı planladığımız 8. Olağan Zirve’de bu doğrultuda somut adımları atacağız.

İstanbul’da prestijli bir tarihî binayı Konsey’in ve ileride kurulacak yapının yönetim ihtiyaçlarını karşılamak için hazırladık.

“TÜRKİYE, AB İLE İLİŞKİLERİNDE DAİMA SAMİMİ VE ŞEFFAF OLMUŞTUR”

Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği Konsey Başkanı Sayın Michel’i ve Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın Von der Leyen’i ülkemizde ağırlayarak gündemimizdeki konuları enine boyuna konuştuk.

Gümrük Birliği’nden vize serbestisine, Doğu Akdeniz’den Ege ve Kıbrıs’a, 18 Mart Mutabakatı’ndan güncel gelişmelere kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan bu gelişmenin ilişkilerimiz bakımından yeni bir dönüm noktası teşkil etmesini umuyoruz. Bu ortak konu başlıklarının yanı sıra, muhataplarımızın gündeme getirdiği hususlarla ilgili de kendilerini detaylıca bilgilendirdik. Hep söylediğimiz gibi; Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde daima samimi ve şeffaf olmuştur. En başından beri Avrupa Birliği’ne tam üyelik için gerekli şartları karşılayacak adımları birer birer attık.

Demokratik ve ekonomik kriterler bakımından bizden sonra başvurduğu hâlde hızla Birliğe üye yapılan ülkelerin çok önünde olduğumuz bir gerçektir. Son olarak 18 Mart Mutabakatı çerçevesinde üzerimize düşenleri fazlasıyla yerine getirerek Avrupa’nın ciddi siyasi ve ekonomik krizlere yol açacak bir düzensiz göç akınına uğramasının önüne geçtik. Avrupa ülkelerinde salgın sürecinde yaşanan toplumsal kargaşalar karşısında verilen demokrasiye ve hukuk devleti ilkelerine aykırı tepkiler, Türkiye’ye yönelik çifte standardı bir kez daha gözler önüne sermiştir.

“AB TAM ÜYELİK HEDEFİNE VE TAAHHÜTLERİMİZE BAĞLIYIZ”

Terörle mücadele başta olmak üzere Avrupa ile mukayese edilemeyecek pek çok tehditle karşı karşıya bulunan Türkiye’ye yöneltilen ithamların ilkesel temeli olmadığını her fırsatta muhataplarımıza anlatıyoruz.

Biz hâlâ Avrupa Birliği tam üyelik hedefine ve bu çerçevedeki taahhütlerimize bağlıyız. Avrupa Birliği’nden tek talebimiz; üyeliği kabul edilen diğer ülkelerle aynı süreçlere ve uygulamalara tabi tutulmamızdır.

Bir kez daha altını çizerek tekrar etmek istiyorum; Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, ekonomide güven ve istikrar gibi hususlardaki gayretleri öncelikle kendi vatandaşlarının hak, özgürlük ve refah seviyesini yükseltmeyi amaçlamaktadır. Bu süreci Avrupa Birliği ile birlikte yürütürsek çok daha memnun kalırız. Aksi takdirde biz kendi vatandaşlarımız için en iyisi, en hayırlısı, en faydalısı neyse onu yapmayı zaten sürdüreceğiz.

Kısaca D-8 diye ifade ettiğimiz gelişen sekiz ülke teşkilatının Bangladeş’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen 10. Zirvesi’ne de yine çevrimiçi olarak iştirak ettik. Rahmetli Erbakan Hocamızın kuruluşuna öncülük ettiği, sekretaryası da İstanbul’da bulunan D-8’i çeyrek asırlık geçmişine rağmen hâlâ hak ettiği yere gelememiş bir yapı olarak görüyoruz.

“D-8’İ GÜÇLENDİRMEK İÇİN HER TÜRLÜ GAYRETİ GÖSTERİYORUZ”

Bu teşkilat savaşın yerine barışın, çifte standardın yerine adalet ve kalkınmanın, sömürü yerine paylaşımın, baskı ve tahakküm yerine insan hakları, özgürlük ve demokrasinin hâkim kılınması gibi gerçekten ulvi değerler esas alınarak kurulmuştur. Dünyanın bu değerlere olan ihtiyacı tartışmaya mahal bırakmayacak derecede açıkça ortadadır.

Bu anlayışla Türkiye olarak çoğunluğu gençlerden oluşan yaklaşık 1,1 milyarlık bir nüfusu temsil eden D-8’i güçlendirmek için her türlü gayreti gösteriyoruz, göstermeyi sürdüreceğiz. Teşkilatın yeni üyeler ve ortaklarla güçlendirilerek, ticari ilişkilerini genişleterek sosyal ve kültürel yakınlaşmayı artırarak hem kendi mensuplarına, hem insanlığa çok hayırlı hizmetler verebileceğine inanıyorum.

Geçtiğimiz Cuma günü Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile turizmden Ukrayna krizine, Suriye’den Karabağ’a kadar pek çok konuyu ele aldığımız oldukça verimli bir telefon görüşmesini gerçekleştirdik. Rusya ile şartlar ne olursa olsun açık tuttuğumuz diyalog kanallarının bölgemizdeki krizlerin tehlikeli boyutlara ulaşmadan önüne geçilmesi hususunda gerçekten başarılı sonuçlara vesile olduğuna inanıyorum. Bu güçlü, etkin ve yapıcı diplomasi iş birliğinin bölgemizdeki ve dünyadaki birçok sorunun çözümü için de iyi bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum.

Hemen ertesi gün de Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Zelenski’yi Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımız vesilesiyle İstanbul’da ağırladık. Sayın Zelenski ve heyetiyle Rusya ile aralarında Donbass krizi başta olmak üzere ikili ve bölgesel pek çok meseleyi değerlendirdik.

“TÜRKİYE VE UKRAYNA’NIN İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRME YÖNÜNDE ATACAKLARI HER ADIM, BÖLGE BARIŞI İÇİN DE ÖNEMLİ”

Kırım konusundaki ortak hassasiyetimizi bir kez daha paylaştığımız bu görüşmede iki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşmasını da bir an önce imzalama hususunda mutabık kaldık.

Sayın Zelenski’den Tatar kardeşlerimizin Kiev’de gerçekleştirmeyi planladıkları konut projesi ve cami inşaatı ile ülkemizin yeni Büyükelçilik binası hususunda da destek istedik.

Karadeniz’in iki yakasındaki Türkiye ve Ukrayna’nın ilişkilerini geliştirme yönünde atacakları her adımın bu iki ülke yanında bölgenin barışı ve huzuru için de önemli olduğuna inanıyoruz.

Pazar günü ise Uluslararası Demokratlar Birliği’nin Kadın ve Gençlik Kolları yönetimleriyle bir araya gelerek Avrupa’daki vatandaşlarımıza verdikleri hizmetleri değerlendirdik.

Yaklaşık 60 yıl önce misafir işçi olarak gittikleri Avrupa’da bugün 6 milyonluk bir temsil gücüne ulaşan vatandaşlarımızın siyasetten ekonomiye, bilimden sivil topluma kadar her alanda gösterdikleri başarıyı takdirle takip ediyoruz. Karşılaştıkları tüm zorluklara, ayrımcı ve ırkçı muamelelere rağmen Avrupa’da kalıcı olduklarını ortaya koyan vatandaşlarımızın her konuda yanlarında olduk, olmayı da sürdüreceğiz.

Uluslararası Demokratlar Birliği’ni Avrupa’daki vatandaşlarımızın hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde yürüttükleri kararlı mücadelenin en önemli temsilcilerinden biri olarak görüyoruz. Birlik yönetimine bu doğrultuda sarf ettikleri çabaları sebebiyle buradan bir kez daha teşekkür ediyor başarılar diliyorum.

Dün de Libya Millî Birlik Hükûmeti Başbakanı Sayın Abdulhamid Dibeybe’yi Kabinesinin önemli bir kısmının da içinde yer aldığı heyetiyle birlikte Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ağırladım. Libya bizim için herhangi bir ülke değildir. Yaklaşık 500 yıllık kadim ilişkilere sahip olduğumuz Libya’nın barış, huzur ve esenlik içinde yaşamasını en az kendi bekamız kadar önemsiyoruz.

“LİBYA’NIN KALKINMASI VE GELECEĞİNE GÜVENLE BAKABİLMESİ İÇİN KATKI YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Libya ile ortak tarihimizden aldığımız güçle geleceğimizi inşa ediyoruz. Bu ülkenin egemenliğine, toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine yapılan saldırılar karşısında Libyalı kardeşlerimizin yanında yer almaktan hiçbir zaman sarfınazar etmedik. Hamdolsun verdiğimiz destek sayesinde Libya’nın yeniden istikrar ve huzur yoluna girmesini sağladık.

Başbakan Sayın Dibeybe’yle yaptığımız görüşmede kendisine, Millî Birlik Hükûmeti’nin ülkenin tamamında egemenlik kurması için her türlü desteği vereceğimizi tekrar ifade ettik. Uluslararası toplumdan beklentimiz ise darbecileri bir kenara bırakarak Libya’nın meşru yönetiminin yanında yer almalarıdır. Libya’nın yaralarının sarılması, yeniden imarı, kalkınması ve geleceğine güvenle bakabilmesi için kardeşlerimize her türlü katkıyı yapmaya devam edeceğiz.

Görüldüğü gibi Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada izlediği yapıcı politikaları tüm taraflar için somut ve hayırlı neticelere ulaştırmak amacıyla yoğun gayret gösteriyoruz. Aynı şekilde ülke içinde de bir yandan salgınla mücadelemizi devam ettirirken bir yandan da demokrasi ve kalkınma hedeflerimize doğru kararlılıkla yürüyoruz. Hukuk ve ekonomi reformlarıyla ilgili takvimleri yakından takip ediyor, adım-adım hayata geçiriyoruz. Ülkemizi yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturma gayretlerimizi titizlikle ve sabırla devam ettiriyoruz.

Sınırlarımız içinde güvenliği tahkim etmek, sınırlarımızı hassasiyetle korumak ve sınırlarımız ötesindeki önleyici harekâtlarımızı sürdürmek suretiyle Türkiye’nin bir daha terör tehdidine maruz kalmamasını sağlıyoruz.

“FİNANSAL DALGALANMALARIN ÜSTESİNDEN GELECEK TEDBİRLERİ KARARLILIKLA UYGULUYORUZ”

Ekonomide üretim tarafında işler gayet iyi gidiyor. İhracatımız her ay rekorlar kırarak artarken fabrikalarımız mal yetiştirmek için gece-gündüz çalışıyor. Organize sanayi bölgelerimiz başta olmak üzere tüm üretim merkezlerinde gözle görülür bir hareketlilik var.

Taleplere yetişebilmek için sürekli yeni yatırımlar, kapasite genişletmeler, ilave istihdamlar yapılıyor. Üreticilerimizin yeni makine tedarikindeki lojistikleri, ham madde ve ara malındaki küresel sıkıntılar olmasa çok daha büyük atılımlar gerçekleştireceklerini biliyoruz.

Türkiye’nin reel ekonomik durumunu asla yansıtmayan finansal dalgalanmaların üstesinden gelecek tedbirlerimizi kararlılıkla uyguluyoruz. Bu çerçevede verdiğimiz mücadeleyi kısır siyasi kampanyalarının aracı hâline dönüştürmeye çalışanları hiç değilse böyle kritik bir dönemde ülkelerinin ve milletlerinin yanında saf tutmaya davet ediyorum.

Türkiye’nin terör örgütleriyle, darbe heveslileriyle, ekonomik tetikçilerle, siyaset mühendisleriyle, sosyal kargaşa çıkartma gayretleriyle mücadelesinde gerçekten kritik bir safhaya geldik.

Artık 2023 hedeflerinin sembolü hâline geldiği bu mücadeleyi kazandığımızda önümüzde daha aydınlık bir dönemin kapıları açılacak. Aksi bir durumda ise Türkiye’yi yeniden 1970’lerin, 1990’ların kaotik devrine geri döndürmek isteyenlere gün doğacaktır. Ancak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, hedeflerimize sahip çıkarak aşabileceğimiz bu mücadelenin önünü tıkamak isteyenlere aradıkları fırsatı vermeyeceğiz.

“HER KESİMDEN İNSANIMIZI DESTEKLEYEREK ZOR GÜNLERİ RAHATÇA GEÇİRMELERİNİ TEMİN ETMENİN YOLLARINI ARIYORUZ”

Diğer yandan, salgının ülkemizi etkilediği ilk günlerden itibaren alınan tedbirler sebebiyle işleri aksayan tüm kesimlerimizi destekliyor, yanlarında yer alıyoruz. Bu çerçevede içeride, özellikle de hizmetler sektöründe yaşanan sıkıntıları yakından takip ediyoruz.

Salgın tedbirleri sebebiyle faaliyetlerine ara vermek veya sınırlandırmak zorunda kalan esnaflarımızı pek çok başlık altında destekliyoruz. Bugüne kadar sadece Sosyal Koruma Kalkanı başlığı altında verdiğimiz karşılıksız desteklerin tutarı 60 milyar lirayı aşmıştır. Buna rağmen esnaflarımızın bir an önce eski düzenlerine dönmek istediklerinin de farkındayız. Bilhassa turizm sektörü tüm hazırlıklarını tamamlamış vaziyette şartların normale dönmesini bekliyor.

Hükûmet olarak her kesimden insanımızı destekleyerek bu zor günleri rahatça geçirmelerini temin etmenin yollarını arıyoruz. Ciro katkısından kira yardımına, uygun şartlarda kira imkânından çeşitli başlıklardaki hibelere kadar pek çok yol ve yöntemle esnaflarımıza sahip çıkıyoruz. İstihdamın sürdürülmesi ve artırılmasını temin için verdiğimiz teşvikler sayesinde bu alanda altından kalkılamayacak yıkımlar yaşanmasının önüne geçtik. Emeklilerimizin durumlarını her fırsatta iyileştirecek adımlar atıyoruz. Salgın sürecinde hayata geçirdiğimiz paketlerden biri de, geçmişte 66 liradan başlayan en düşük emekli maaşını 1500 liraya çıkarmaktı.

Çiftçilerimize bu yıl için 24 milyar liralık destek bütçesi ayırdık. Bununla yetinmedik, sezonu geçmek üzere olduğu için ürünleri depolarda çürüme tehlikesiyle karşı karşıya olan patates ve soğan üreticilerine de geçtiğimiz günlerde bir müjde verdik, bu ürünlerin belirli bir kısmını Toprak Mahsulleri Ofisimiz vasıtasıyla satın alarak ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz hibeye başladık. Önemli üretim merkezleri olan Niğde, Eskişehir ve Ankara’da son üç günde yaklaşık 7 bin 500 ton patates ve kuru soğan alınarak 15 ilimize sevk edilmiştir. Satın alma ve dağıtım işlemleri önümüzdeki günlerde de sürecektir.

Ayın şekilde Edirne başta olmak üzere çeltik üreticilerimizin yaşadığı sıkıntıları da yine Toprak Mahsulleri Ofisi’nin başladığı alımlarla çözüme kavuşturuyoruz.

Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki Millet Kütüphanesi’nde gençlerimizle birlikteydik, sohbetimizin başlıklarından biri de gençlerimizin istihdamı konusunda yaptıklarımız ve daha neler yapabileceğimizdi. Ülkemizde artık hiçbir evladımız okul öncesinden üniversiteye kadar her kademede dilediği seviyeye kadar eğitim alma imkânına sahiptir. Geçmişte çok büyük sorun kaynağı olan bu safhayı açtığımıza göre, artık tüm dikkatimizi ve enerjimizi gençlerimizi bugünün ve geleceğin dünyasında karşılığı olan alanlara yöneltmeye verebiliriz.

“ÖZEL SEKTÖRDEKİ ÇALIŞMA ALANLARINA YÖNELEN GENÇLERİMİZE VERDİĞİMİZ DESTEKLERİ ARTTIRIYORUZ”

Bugünkü toplantımızda da özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza verdiğim talimatla bütün organize sanayi bölgelerinde, endüstri bölgelerinde vesaire oralardaki bütün işverenlerle çok daha yakın, sıcak irtibata geçip gençlerimizin üniversiteyi bitirdikten sora değil, üniversiteyi bitirmeden staj döneminden başlamak üzere istihdamının sağlanmasını kendilerine talimat olarak verdik.

Gençlerimizin eğitim kurumlarında aldıkları altyapının üzerine kendi gayretleriyle ilave edecekleri kabiliyetlerle geliştirmeleri gerekiyor.

Kamudaki sınırlı istihdam yerine özel sektördeki çok daha geniş çalışma alanlarına yönelen gençlerimize verdiğimiz destekleri arttırıyoruz. Son olarak başlattığımız bir projeyle belirli şartlara sahip özel sektör kuruluşlarında istihdam edilecek her kişi için 100 bin lira kredi imkânı getirdik. Kamunun ve belediyelerin yürüttüğü projeler için de genç istihdamını zorunlu kalıyoruz.

Gençlik ve Spor Bakanlığımız bu yıl sözleşmeli ve işçi kadrosunda toplam 8 bin 121 kişiyi istihdam edecektir. Şehit yakınları ve gazilerimizin istihdamını en son yaptığımız 333 atamayla toplamda 45 binin üzerine çıkarttık.

İş hayatında giderek daha etkin âale gelen kadınlarımıza verdiğimiz destekleri de artırarak sürdürüyoruz.

Türkiye’yi hizmet ve eser siyasetiyle nice badirelerin üstesinden gelerek hamdolsun bugünlere ulaştırdık. Salgının yol açtığı sıkıntıları çözecek olan da, ülkemizi salgın sonrasında yeniden şekillenecek küresel siyasi ve ekonomik sistemde hak ettiği yere çıkartacak olan da yine biziz.

“AŞILAMADA TOPLAMDA 19 MİLYONU BULAN RAKAMIMIZLA DÜNYADA İLK SIRALARDA YER ALIYORUZ”

Milletimizin moralini bozmaya, içini karartmaya, zihnini bulandırmaya yönelik hiçbir söz ve eyleminin bu ülkeye en küçük bir faydası olmadığı gibi, yol açacağı karmaşa da hepimize ilave yükler getirecektir. Bunun için herkesi teenniyle hareket etmeye, hayırda yarışma, hak ve hakkaniyet çizgisinden ayrılmamaya davet ediyoruz.

Türkiye, salgının sağlık boyutunu başarıyla yürüttüğü gibi alınan tedbirlerin olumsuz etkilerini azaltma konusunda da dünyadaki en başarılı ülkeler arasında özellikle yer alıyor. Avrupa başta olmak üzere pek çok yerde hâlâ yaygın şekilde süren kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması planlarının gerisinde kalmamak için gayret gösteriyoruz.

Her fırsat bulduğumuzda tedbirleri gevşeterek normalleşme sürecini başlatıyoruz. Aşılamada toplamda 19 milyonu bulan rakamımızla dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz, tedarik imkânlarını genişleterek bu rakamı hızla attırmak için tüm kapıları zorluyoruz. Ancak vaka ve vefat sayılarımızın artış gösterdiği durumlarda ister istemez tedbirleri sıkılaştırmaya mecbur kalıyoruz.

Ülkemizdeki tabloyu yakın ilişki içinde olduğumuz yerler başta olmak üzere dünyadaki genel gidişatın gerisine düşürmemiz gerekiyor, aksi takdirde salgının önümüze getirdiği fırsatları yeteri kadar değerlendirememe riskiyle karşı karşıya kalabiliriz. Son dönemde bilhassa büyük şehirlerde artan vaka ve vefat sayıları bizi tedbirleri yeniden sıkılaştırmaya yöneltti. Her ne kadar sağlık sistemimizi zorlayacak bir durumla karşı karşıya değilsek de bu gidişata seyirci kalamazdık.

Geçtiğimiz Kabine Toplantımızda çoğu Ramazan ayıyla birlikte başlayacak bir dizi tedbiri kamuoyuyla paylaşmıştık. Bugünkü toplantımızda süreci tüm boyutlarıyla yeniden değerlendirdik. Amacımız, ülkemiz ve milletimiz için en doğrusunu yapmaktır.

“VATANDAŞLARIMIZDAN TEMİZLİK, MASKE VE MESAFE KURALLARINA RİAYET EDEREK MÜCADELEYE DESTEK VERMELERİNİ RİCA EDİYORUM”

Bu çerçevede Ramazan ayının ilk iki haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulamasına geçiyoruz. Amacımız, bu iki haftalık sürede vaka ve vefat sayılarında önemli oranda düşüş sağlamaktır. Şayet bu iki haftalık dönemde hedeflediğimiz tabloda beklediğimiz oranda iyileşmeyi temin edemezsek, devamında çok daha sert uygulamaların gelmesi kaçınılmaz hâle gelecektir.

Vatandaşlarımın her birinden ‘TMM’ diye ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe kurallarına riayet ederek bu mücadeleye destek vermelerini hassaten rica ediyorum.

Aynı şekilde aşı sırası gelenlerin de bu imkânı derhâl değerlendirmelerini istiyorum. Aşının vaka ve vefat sayılarını düşürmedeki etkisi gözlemlerle, rakamlarla tespit edilmiştir.

Ülkemizin geçmişte de tecrübe ettiği kısmi kapanma çerçevesinde şu hususlar uygulamaya geçilecektir.

Hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması uygulaması sürerken, hafta içi sokağa çıkma sınırlamasının saatleri akşam 19:00 ve sabah 05:00 olarak güncellenmiştir. Sokağa çıkma saatlerinde zorunlu hâller dışında şehirlerarası seyahatlere izin verilmeyecektir.

Bir süre önce ara verdiğimiz 65 yaş üstü ve 18 yaş altının şehir içi toplu taşıma araçlarını kullanma sınırlamasını yeniden getiriyoruz.

Kamuda saat 16:00’da bitecek şekilde dönüşümlü ve esnek mesai yeniden yaygınlaştırılacak, hamileler ve kronik hastalığı olanlar ile 10 yaş altı çocuğu bulunan kadın personel idari izinli sayılacaktır.

Şartları uygun olan özel sektör firmaları da bu yönde teşvik edilecektir.

Eğitimde sınav sürecinde olan 8. ve 12. sınıflar ile okul öncesi eğitim kurumları dışındaki tüm kademeler uzaktan eğitimle faaliyetlerini sürdürecektir.

Yeme-içme hizmeti veren kafe, kıraathane, lokal, çay bahçesi, spor salonu ve benzeri mekanlar faaliyetlerine bayram sonrasına kadar ara verecek.

Lokanta ve benzeri işletmeler ise Ramazan boyunca sadece belirlenen saatlerde paket ve gel-al hizmetiyle çalışmalarını yürütecektir.

Düğün, nişan, kına, nikâh, genel kurul ve benzeri bütün toplantılar ile kapalı alanlarda yapılan etkinliklerin tamamı bayram sonrasına kadar ertelenmiştir.

Oteller sadece kendi müşterileriyle sınırlandırılmış şekilde hizmet verebilecek, sahte rezervasyon ve benzeri hilelere göz yumulmayacaktır.

Konaklama tesisleri ile evlerde toplu iftar ve benzeri organizasyonlar gerçekleştirilemeyecektir.

Konuyla ilgili diğer ayrıntılar İçişleri Bakanlığımızca bu gece yayınlanacak genelgeyle duyurulacak, uygulama da yarın akşam saati itibariyle başlayacaktır.

Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.”

Kaynak:www.tccb.gov.tr/haberler/410/126581

Son Güncelleme: 13 Nisan 2021